Prof. Dr. Oğuz POLAT Şüpheli
ölümlerde otopsi yapmak bir mecburiyettir. Gerek Ceza Muhakeme Kanunu gerekse Ceza
Kanununda bu açıklıkla belirtilmiştir. Ceza Muhakemesi Kanunu 87. Madde 4.
bendinde savcılığın isteği üzerine mezar açma işleminin yapılacağı
belirtilmiştir.
Bazı
durumlarda ise otopsi yapılmamaktadır. Ancak, sonrasında ortaya çıkan şüpheli
durumlarda gündeme gelen işlem, feth-i-kabir ismi
verilen mezarı açarak otopsi işleminin yapılmasıdır. Otopsi zaten oldukça zor
bir işlemdir. Çünkü ölümden sonra yaşamsal belirtilerin hızla azalmasına bağlı
vital belirtilerin kaybolması, önemli bulguları elde edebilmeyi
zorlaştırmaktadır. O yüzden de ölümden sonra otopsi ne kadar çabuk
yapılabilirse, olayı açıklayacak bulguların bulunabilme olasılığı o kadar artacaktır.
Özellikle
yumuşak dokuların incelenmesiyle ortaya çıkma olasılığı olan darbeye bağlı doku
içi kanaması ekimozların yakalanabilmesi için çabuk davranmak ve hızlı işlem
yapmak önemlidir. Ancak, yine de belirtmek gerekir ki yapılan bilimsel
çalışmalar birçok olayda kanamanın işareti olan eritrositlerin çok uzun süre
sonra bile yakalanabilme olasılığı olduğunu göstermektedir. Ama eğer, sert
dokuda bir lezyon oluşmuşsa, o zaman feth-i-kabir sonrası otopside, kemik
dokudaki kırık ile çatlaklar bulunacaktır.
Ama
asıl zehirlenmeler sonrası süre yeterliyse -Özal olayında olduğu gibi- işlem
yapabilme şansı olacaktır. Tabii burada, mezardan sonra su ortamında kalmasına
bağlı sabunlaşmanın, 19 yıl sonra işlem yapılabilme şansını verdiğini de göz
ardı etmemek gerekir.
Feth-i-kabir
yani mezar açma işlemi, ölüm sonrasının en uç ve son işlemi olması gerekirken,
yapılması gereken işlemlerin zamanında yapılmaması nedeniyle bazen gündeme
gelmekte ve çok işlevsel
olabilmektedir.